Antik Çağ'da Troas olarak adlandırılan bölgenin güney ucunda volkanik bir tepenin zirvesi ve yamaçlarında, Yunanistan'ın Midilli Adası'nın karşısında kurulan kent, asırlar boyunca birçok medeniyete ev sahipliği yaptı. Assos Antik Kenti'nde ABD'li arkeologların 1800'lü yıllarda ilk kez gerçekleştirdiği kazılara, uzun bir aranın ardından 1981'de yeniden başlandı. Bölgede Türk bilim insanlarınca 40 yıldır kazı yürütülüyor.
Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Arkeoloji Bölümü Öğretim Üyesi ve Assos Antik Kenti Kazı Heyeti Başkanı Prof. Dr. Nurettin Arslan, Kültür ve Turizm Bakanlığı ile Türk Tarih Kurumu'nun desteği, İÇDAŞ'ın ana sponsorluğunda kazıya devam ettiklerini söyledi.
Hava koşullarının uygun olduğu dönemlerde özellikle batı kapısının bulunduğu Doğu Roma (Bizans) dönemi yapılarında çalışmalarını sürdürdüklerini belirten Arslan, Gymnasium (sporcuların eğitim alanı) yapısındaki en üst tabakada yer alan Bizans dönemi yapı katmanlarında faaliyetlerine devam ettiklerini açıkladı.
Prof. Dr. Nurettin Arslan "Havaların serinlemesiyle ören yerindeki düzenleme, onarım ve restorasyon çalışmaları şeklinde faaliyetlerimize devam etmeyi planlıyoruz. Zemin tuğlası üzerindeki ayak izleri, gymnasium dediğimiz aslında Helenistik dönemdeki eğitim kurumunda ele geçti. Bu yapı Helenistik çağda bir eğitim kurumu olarak kullanılmasına rağmen Bizans dönemine gelindiği zaman bir bölümü kiliseye çevrilmiş, diğer bölümleri ise insanların yaşam alanı haline dönüştürülerek evler yaptıklarını görmekteyiz" dedi.
Arslan, Assos'ta Amerikalıların 1800'lerde yoğun bir çalışma yaptığını, bu süreçte bölgedeki kalıntıların büyük çoğunluğunun tahrip edildiğini belirlediklerini anlattı.
Antik kentte bir evin kalıntılarında, ekmek pişirmek için yapıldığını tahmin ettikleri bir ocağa rastladıklarını aktaran Arslan, "Ocağın zemininde kullanılan pişmiş toprak tuğlalar üzerinde bezemeler var. Fakat bu bezemeler dışında da tahminen 1-1,5 yaşında, yeni yürümeye başlamış bir çocuğun 2 adım atarak bırakmış olduğu ayak izleri var. Bunun yanında köpek ya da bir kedinin izi var" diye konuştu.
Prof. Dr. Arslan, bu buluntuyu, tuğlalar üretilirken yeni yürümeye başlayan küçük çocuğun, hafif kurumuş tuğlaların üzerine basmış, sonra kucağa alınarak kaldırılmış olabilir diye yorumlandıklarını belirtti.
İzlerin bulunduğu yapının ait olduğu dönemle ilgili bilgi veren Arslan, "Bu yapının tarihi 7'nci yüzyıl. Demek ki günümüzden 1300 yıl öncesine ait bir tuğlanın üzerinde bir bebeğin ayak izlerini görmekteyiz. Eğer çocuk hepsinde yürüseydi, diğer tuğlalarda iz ya da bozulmaya neden olacaktı. Çünkü ilk bastığı ayak izi çok derin" dedi.
Prof. Dr. Nurettin Arslan, "Sonrasında aniden kaldırılmışçasına izlerin daha yüzeysel olduğunu görmekteyiz ve devam etmemiş. Adımlarından da bunun henüz yeni yürümeye başlayan çocuk olduğunu görüyoruz. Çünkü 2 ayak arasındaki adımlar 5 santimetre. Çok küçük adımlarla yürüdüğünü görmekteyiz" diye konuştu.