Binali Yıldırım’ı o makamda tutacak değildi elbette. Tutuklatacak, geçmiş darbelerde olduğu gibi suçlar uyduracak ve yargılatacaktı. Oraya da bir başka ismi getirecekti. Kılıçdaroğlu da bu yüzden “Kim başbakan olacaktı?” diye soruyor. İşte tam bu noktada lafı hiç evirip çevirmeden düşündüğünü söyleyeyim: Benim adayım kendisidir. Yani Kemal Kılıçdaroğlu.
CHP Genel Başkanı, Alman istihbaratının yönlendirdiği gibi 15 Temmuz darbe girişiminin arkasında FETÖ’nün olmadığını; darbenin, hükümetin ve istihbarat teşkilatının bilgisi dahilinde, kontrollü geliştirildiği propagandasını yapmayı sürdürüyor, sürdürecek. Amaç hasıl olmasa da kafaları karıştırmak yeterli. Sadece bu olay bile Kemal Kılıçdaroğlu’nun milli bir figür olmadığını kanıtlamaya yetiyor. Kemal Bey, mevcut konumuyla Alman istihbaratının başlattığı bir algı operasyonunun yürütücüsü konumunda. CHP’liler bu gerçeği ne zaman görecek?
Dünyanın kırmızı çizgi olarak gördüğü ve Esed’in işlemediği hangi suç kaldı. Nükleer silahı vardı da Esed mi kullanmadı? Kimyasal silah kullanımına verilen bu ruhsat, kimyasal silah kullanımının yaygınlaşmasını beraberinde getirmeyecek mi? Kimyasal silah kullanımının bir sonraki durağı neresi olacak? Batı, nerede kullanılırsa kimyasal silaha dur diyecek?
Kuzey Kore’nin son 10 yılda beş büyük deney yaptığı da biliniyor. Reklam da ortaya çıkınca, Kuzey Kore’nin elçilikteki temsilcisinin verdiği adres aslında yokmuş, telefon numarası da kapatılmış. Önümüzdeki günlerde Çin ve ABD’nin ne konuştuğunu izlemeye çalışacağız. Kore temsicisinin nerede olduğunu izleyenlerin elde ettikleri bilgileri de öğrenmeye çalışacağız. Heyecanlı günler olacak.
Sinemaseverlerin heyecanla beklediği 36. İstanbul Film Festivali bu hafta itibariyle başladı. Peki önümüzdeki 10 gün boyunca vizyona küçük bir ara verip dünya sinemasından en yeni keşiflere göz atmaya ne dersiniz?