Açık yoğurdun her zaman daha iyi olduğunun altını çizen uzmanlar, sağlık için yoğurt yenmesinin şart olduğunu söyledi.
Özellikle mide ve bağırsak hastalıklarına iyi gelen yoğurt, aynı zamanda sağlıklı beslenmeye de yardımcı oluyor.
Bazı farklı düşünceler olsa da uzmanların genel görüşü evde yapılan yoğurdun daha sağlıklı olduğu yönünde.
Bu anlamda ev yoğurdunun sağlık açısından önemini değerlendiren uzmanlar, iyi bir yoğurdun insan vücudu için vazgeçilmez olduğunu ifade etti.
İyi bir ev yoğurdunun nasıl yapılması gerektiğini anlatan uzmanlar öncelikle iyi bir süt bulunması gerektiğinin altını çizerek, "Ev yoğurdu dediğiniz zaman, bu süt açık süttür.
Piyasadan günlük pastörize süt de alabilirsiniz ama onların hepsi belli bir işlemden geçiyor. Bu işlemlerde sütün yağını alıyorlar, biraz homojen hale getiriyorlar. Dolayısıyla sizin burada tutturduğunuz yoğurt bir miktar kıymet kaybediyor" dedi.
"STANDART YOĞURT YOKTUR"
İyi süt bulma şansının olduğunu söyleyen uzmanlar tarifine şu şekilde devam etti: "Süt bir taşım kaynadıktan sonra ılındığı zaman, ki ev kadınları ve uğraşan insanlar iyi bilirler, süt parmağınızın değeceği sıcaklığa eriştiğinde mayalanıyor.
Bu noktada insanların aklı karışıyor. Bir kısmı diyor ki 'hazır mayalar var, onlardan kullanalım'. Nohuttan da maya yapabilirsiniz, başka bir şeyden de maya yapabilirsiniz, bir yerden aldığınız yoğurdun mayasını da kullanabilirsiniz. Bunların her biri ayrı bir ekosisteme dönüşür. Yani standart yoğurt diye bir kavram yok."
"ÇOCUKLAR İÇİN TATLI ERİŞKİNLER İÇİN EKŞİ YOĞURT MAKBUL"
Havanın sıcaklığı, sütün özelliği ve hayvanın yediğine bağlı olarak yoğurdun içeriğinin, tadının, kıvamının değişiklik göstereceğini belirten uzmanlar, "Gerçek yoğurt eğer manda sütünden yapılan değilse kaskatı olmaz.
Endüstrinin işlemi o katılaşma işlemine neden oluyor. Gerçek yoğurt hafif sulanır. Suyu da besleyicidir. Çünkü o peynir altı suyundan oluşmakta. Ekşitirseniz daha başka bir şeye dönüşür.
Yoğurt bebekler ve çocuklar için tatlı, erişkinler için ekşisinin daha makbul olduğunu söyleyebiliriz" şeklinde açıklamada bulundu.
"DETOKS YAPANLAR YOĞURTLA BESLENİYOR"
Yoğurdun insan vücudu için özellikle yaşadığımız coğrafyada vazgeçilmez olduğunu vurgulayan uzmanlar, "Bizim coğrafyamızda detoks işlemini yapan sistem yoğurtla besleniyor. Bakınız sütle değil, yoğurtla besleniyor. Ekşime ile birlikte detoks için gereken hammaddelerde daha fazla artış meydana geliyor. Siz de vücudunuzun eksiğini gidermek için bu coğrafyada bunu kullanıyorsunuz. Ama kışın boza da bunu kurtarabilir.
Diğer gıdalarda bu özellik yok. Çünkü süt dediğiniz şey bir yaşam formudur. Süt bir besin maddesi değildir. Biz beslenme niyetiyle de kullanıyoruz ama akışkan yaşam formu bebeğin eksiğini tamamlamak üzere annenin dokusundan salgılanıyor. O yüzden de yaşam formu olduğu için peynir, yoğurt ya da kefire dönüştürebiliyorsunuz. Bunların her biri de insana farklı farklı kaynaklar sağlıyor" diye konuştu.
"AÇIK YOĞURTLARA GÜVENEBİLİRSİNİZ"
Açık yoğurdun her zaman için daha iyi olduğunun altını çizen uzmanlar sözlerini şu şekilde sonlandırdı: "Piyasadaki bütün ambalajlı ürünler bir homojenizasyon işleminden geçmek zorunda ki raf ömrü uzasın. Dolayısıyla bildiğiniz bir açık yoğurtçu varsa güvenle alabilirsiniz. Çünkü yoğurdun içinde bakteri üremez.
Yoğurt zaten kendiliğinden de oluşan bir şey. Piyasadan içtiğiniz ayranla, aldığınız yoğurtla, kutulanmış ürünlerle eksiklerin karşılanması maalesef mümkün değil. İnsanlar bir hastalık söz konusu olduğunda 'içine bir şey mi katıyorlar' diye bir etken arıyor. Hayır! Bir şey katmıyorlar. Mevcut katma değeri ortadan kaldırırsanız bozulmamaya başlıyor. Ve bu sizin için vücudunuzda eksiklik demek. Bütün hastalıklar bir katığın ya da bir kimyasalın fazlalığıyla ortaya çıkmaz. Vücudunuzun savunmasını zayıflatırsak zaten sistem çöker. O zaman da hastalık ortaya çıkar. Dolayısıyla teraziyi yükseltmek istiyorsanız yoğurdu yiyeceksiniz."
ÖNEMLİ ARAŞTIRMA! HER GÜN 2 FİNCAN YOĞURT TÜKETİNCE...
ABD'de iki ayrı tıp merkezinde yürütülen bilimsel araştırmada, bağırsak mikrobiyomunu düzenlemek için probiyotik bakterilerden özellikle "Lactobacilli" cinsini içeren ev yapımı yoğurdun potansiyeli değerlendirildi.
HER GÜN YAKLAŞIK 2 FİNCAN YOĞURT TÜKETTİLER
Araştırmada, hassas bağırsak sendromu tanısı konulan 189 hasta incelemeye alınarak, katılımcılardan her birinin her gün 500 ml (yaklaşık 2 fincan) ev yapımı yoğurt tüketmesi sağlandı ve semptomları 6 aylık süre boyunca izlendi.
Araştırmada, hassas bağırsak sendromu semptomlarının katılımcıların yüzde 89'unda tamamen rahatladığı, varolan tüm hassas bağırsak sendromu semptomlarının kaybolduğu ve hastalarda günlük bağırsak hareketlerinin düzeldiği tespit edildi.
Dünya Gastroenteroloji Kongresi'nde sonuçları açıklanan araştırmaya ilişkin bilgi veren uzmanlar, söz konusu çalışmanın alanında bir ilk olduğunu belirterek, elde edilen öncül sonuçların çok önem taşıdığını söyledi.
Hassas bağırsak sendromunun en yaygın görülen sindirim sistemi hastalıklarından olduğunu aktaran Bilecen, hastalığın karında şişkinlik, ağrı, aşırı gaz, kabızlık ve ishal atakları ile seyrettiğini ve kişinin sosyal hayatını büyük ölçüde etkilediğini ifade etti.
"6 AY İÇİNDE AZALDIĞI VEYA TAMAMEN ORTADAN KALKTIĞI GÖZLENDİ"
Bilecen, hastalığın nedeninin tam olarak bilinmediğini dile getirerek, şu bilgileri verdi: "Araştırmalarda, hassas bağırsak semptomu hastalığı olanlarda kalın bağırsak hareketlerinde anormallik ve bağırsak duvarındaki kaslarla sinirler arasındaki iletimde bozukluk nedeniyle oluştuğu düşünülmektedir. Bu sorun nedeniyle bağırsak dışkıyı atabilmek için birbiriyle uyumsuz hareketler yapmakta ve kişide karın ağrısı, şişkinlik ve dışkı kıvamı ve miktarı ile ilgili sorunlar meydana gelmektedir."
Şikayetlerin kişiden kişiye değiştiğine ancak beslenme alışkanlıklarının ve düzeninin hastalığı iyi veya kötü yönde etkilediğine dikkati çeken Bilecen, "Amerika'da yapılan bilimsel araştırma sonuçları da her gün ev yapımı yoğurt tüketenlerde hassas bağırsak hastalığının gerilediğini gösterdi. 189 hastadan 169'unda semptomların, çalışmayı izleyen 6 ay içinde azaldığı veya tamamen ortadan kalktığı gözlendi" dedi.
"SÜTLE İLGİLİ ÜRÜNLERİN TÜKETİLMESİNDE DİKKATLİ OLUNMALI"
Geleneksel diyetlerde sindirim sistemi rahatsızlıklarında ve hassas bağırsak sendromunda hastalara laktoza karşı toleranssızlık nedeniyle sütle ilgili ürünlerin tüketilmesinde dikkatli olunmasının önerildiğini anlatan Bilecen, "Ancak bu çalışma, taze bakteri kültürü içeren ev yapımı yoğurt gibi ürünlerin, ki buna belki kefiri de eklemek gerekir, kramp ve düzensiz bağırsak hareketlerinin belirtilerini kontrol etmede çok etkili olabileceğini gösterdi" diye konuştu.
Ev yapımı yoğurdun yapması kolay ve taze olması sebebiyle avantajlı olduğunu belirten Bilecen, şu bilgileri verdi: "Yoğurdu evde yaptığınız zaman bu yoğurdun daha fazla oranda canlı bakterileri içerdiğinden emin olabilirsiniz. Genel olarak yoğurt, Lactobacillus ve Streptococcus cinslerinden iki tür bakteri içerir. Bu ev yapımı yoğurtlarda da endüstriyel yoğurtlarda da temelinde aynıdır. Bu bakteriler probiyotik olarak sınıflandırılmaktadır ve bu çalışmada da olduğu gibi bağırsak florasının sağlığını ve çeşitliliğini artırmaya yardımcıdır."
"SADE DOĞAL YOĞURTLAR TERCİH EDİLMELİ"
Süpermarketten yoğurt seçerken sade ve doğal yoğurt olmasının faydalı olduğunu belirten Bilecen, şu önerilerde bulundu:
"Sade doğal yoğurtlar ve şekersiz, katkı maddesi veya tatlandırıcı içermeyen yoğurtlar tercih edilmeli. Hafif yoğurtlar genellikle şeker yerine kullanılan kalorisiz yapay tatlandırıcılar içerir. Etiketteki yapay tatlandırıcıları kontrol ettiğinizden emin olunmalı. Kısaca etikette sadece pastörize süt ve yoğurt kültürü ibareleri bulunmalı. Organik yoğurtlar tercih edilmeli. Çünkü sertifikalı organik yoğurtlar daha kaliteli sütlerden yapılmaktadır."
YOĞURDU HANGİ SÜTLE YAPMALIYIM?
Yoğurt yapımında günlük pastörize sütün önerildiğini anlatan Bilecen, sütün bir miktar ısıtılarak bakteri kültürüne hazır hale getirilmesi gerektiğini ifade etti.
Bilece, pastörize olduğu için kaynatma ihtiyacının olmadığının altını çizerek, şu uyarılarda bulundu: "Ancak sokak sütü diye tabir edilen pastörize edilmemiş sütleri kullanırken oldukça dikkatli olunmalı. Zira bu sütler eğer kontrol edilmemişlerse Salmonella, Listeria, E. coli, Brucella, Yersinia gibi birçok hastalık yapıcı bakteriyi barındırabilir. Bazı üreticiler bu bakterilerin üremesini engellemek için süte antibiyotik katabilmektedirler. Bu durumda ise sütünüze maya eklediğiniz zaman bakteriler çoğalamayacakları için halk deyimiyle süt maya tutmayacaktır.
Sütün mutlaka soğuk zincirle taşınması, hastalık yapıcı bakteriler açısından kontrol edilmesi ve antibiyotik kalıntı testlerinin yapılmış olması gerekir. Büyük üreticilerin pastörize sütleri ya da kooperatifler tarafından satılan çiğ sütler bu kontrollerden geçtiği için sağlık açısından sorun teşkil etmezler."