Bilim insanlarının yaptığı çalışmalar sonucunda evrenin yaşının 13,5 ile 14 milyar arası olduğu tahmin ediliyor. Buna karşılık güneş sisteminin sadece 4.5 milyar yıl yaşında olduğunun altını çizen bilim insanları, olası dünya dışı varlıkların ve medeniyetlerin insanlıktan çok daha ileride olma ihtimali olduğunu ifade ediyor.
'KARINCALAR VE İNSANLAR GİBİ OLABİLİRİZ'
Dünya dışı varlıkların insanlıkla iletişim kurduğu olası bir sinyalin yakalandığı senaryoda, sinyale cevap vermek başta olmak üzere çeşitli sorunlar yaşanabileceğini belirtiyor.
Olası dünya dışı medeniyetlerin insanlıktan daha ileride olma ihtimalini değerlendiren University College London'dan astrobiyolog Dr. Louisa Preston, "Gelişmiş medeniyetlerin olduğu bir senaryoda karıncalarla aynı durumda olacağımıza inanıyorum. Güneş sisteminin 4.5 milyar evrenin ise 13,8 milyar yaşında olduğunu düşünürseniz, karıncalar gibi olma ihtimalimiz yüksek" şeklinde konuştu. Sözlerine açıklık getiren Preston şöyle devam etti:
'ÖLÜ BİR MEDENİYETTEN SİNYAL ALIYOR OLABİLİRİZ'
Belgesel, dünya dışı bir medeniyete ait sinyal tespit edildiği ihtimalde sinyali gönderen medeniyetin neslinin uzun süre önce tükenmiş olma ihtimalini de değerlendiriyor.
Güneş sisteminde yaşam ilişkin izi aramakla güneş sistemi dışında yaşam izi aramak arasında farklar olacağını dile getiren ABD'nin Virginia eyaletinde bulunan George Mason Üniversitesi'nden astrofizikçi Dr. Hakeen Oluseyi, "Güneş sistemi dışında yaşam izi aramak belki de arkeolojiye daha yakın bir şey olabilir. Sistemimiz dışında bulunan bir kaynaktan yakalayacağımız olası bir sinyal, çoktan yok olmuş bir medeniyete de ait olabilir" şeklinde konuştu.
ABD, California'daki SETI Enstitüsü'nün fahri başkanı Dr. Jill Tarter ise yok olmuş bir dünya dışı medeniyet bulunduğu senaryo hakkında, "Bu tıpkı gezegenimizde bizden önce yaşamış olan uygarlıklarla aramızdaki ilişkiye benziyor. Shakespeare veya Roma İmparatorluğu'ndan birileriyle konuşamıyoruz ama onların tecrübelerinden yararlanabiliyoruz" ifadelerini kullandı.
ÇELİŞKİ HALA ÇÖZÜLEMEDİ
Bilim insanları uzun süredir dünya dışı yaşam olasılığı üzerinde çeşitli çalışmalar yürütüyor. Matematiksel modellemelere göre, evrenin yaşı, büyüklüğü ve dünya gibi yaşama uygun olan bir gezegenin varlığı göz önüne alındığında dünya dışı yaşamın yaygın olması gerektiği sonucu ortaya çıkıyor. Ancak buna rağmen henüz dünya dışı yaşamın varlığı resmi olarak onaylanamadı. Fizik alanında çalışmalarıyla tanınan Enrico Fermi, 1950 yılında "Eğer Samanyolu'nda çok sayıda gelişmiş dünya dışı uygarlık mevcutsa, neden uzaylılara ait kanıtlara rastlamıyoruz?" Sorusundan yola çıkarak "Fermi paradoksunu" ortaya attı ve bu soruya cevap bulmaya çalıştı.
Fermi paradoksu üzerine yapılan çalışmalarda, dünya dışı yaşamın var olduğuna ilişkin kanıtlar arandı. Çalışmalarda böyle bir uygarlığın insan algısının dışında var olabileceğini savunarak çözmeyi deneyenler oldu. Bu çalışmalara karşı çıkanlar ise dünya dışı yaşamın var olmadığını ya da insanların asla temas kuramayacağı kadar nadir olduğunu savundu.