Edirne'de, Trakya Üniversitesi'nden Doç. Dr. Gülşah Gedik öncülüğünde Osmanlı döneminde Balkanlar ve Trakya'da yetiştirilen güllerin bölgede yeniden canlandırılması için çalışma başlatıldı.
Doç. Dr. Gedik, "Bunun şeker formatında olması, şekerin vücut için zararlı bir madde olmasından dolayı şeker ve gıda maddesi olmadan daha standart formüller elde etmek istedik. Yaptığımız araştırmalarda Kore ve Japonya'da birer ürün gördük. Onlar da yutulabilir parfüm olduğu iddia edilen ürünlerdi. Yapılarını inceledik." dedi.
"YAYILMASINI İSTİYORUZ"
Doç. Dr. Gedik, yaptıkları çalışma kapmasında Edirne ve Havsa ilçesinde yetiştirilen güllerin, özellikle Isparta'ya götürülen eski türleri ve benzerliklerini kimyasal açıdan ortaya koymak istediklerini söyledi.
Edirne ve Isparta'da yetişen gülleri temin edip çalışmalara başladıklarını söyleyen Doç. Dr. Gedik, "Bu güllerden hem parfüm hem de çeşitli amaçlarla kullanılabilecek farmasötik ürünler geliştiriyoruz. Bu çeşitli amaçlar arasında dünyadaki gül üretimindeki çalışmalar bize rehberlik etti. Özellikle bize komşu olan ülkelerden İran ve Irak'ta gül yaprakları evlerde havanda ezilerek ve sumak ile karıştırılıp, tablete basılabilir bir hale getirilerek dismenore ağrılarında çeşitli can sıkıntısı durumlarında antidepresip özellikleri nedeniyle halk arasında çok kullanılmaktadır. Bizim ülkemizde ise gül yapraklarından gül yağı ve gül konkreti dışında reçel gibi gıda endüstrisinde yararlanılıyor. Ama dünyadaki diğer kullanım alanları gibi antimikrobiyal, antistres kaynaklı aromatik tedavilerde yoğun kullanımı gibi özellikler hiç yok. O yüzden kullanımı da artırmak istiyoruz. Bulunduğumuz bölgede buna bağlı olarak da gül yetiştiriciliğinin tekrardan yayılmasını istiyoruz. Trakya toprakları çok değerli fakat hep aynı ürünler yetiştiriliyor. Ürün çeşitliliğini artırmak ve geçmişte yapılmış ve başarılı olmuş tarımsal ürünleri tekrardan hayata geçirmek ve onlardan da katma değeri yüksek ürünler elde etmeği düşünüyoruz." diye konuştu.
"KAPSÜLLERDEKİ YOĞUN KOKU; GÜLLERDEN GELİYOR"
Ürünün yapım aşamasını anlatan Doç. Dr. Gedik, yapay malzeme kullanmadan gülün kendi aromasını verdiği bir kapsül içerisine konulan gülden elde edilen ekstreyi püskürtmeli kurutucuda toz haline getirdiklerinden bahsetti.
Gedik, şöyle devam etti:
"Bazen polimer ile kaplıyoruz. Bunu da yutulabilir bir hale getirmek için daha sonra kapsüllerin içerisine koyuyoruz. Kapsüllerde yoğun bir koku oluyor; bu koku gülden geliyor. Esinlendiğimiz yapı; sarımsak yediğimizde koku derimizde devam eder, gülün yapısında da geraniol sebebiyle sarımsaktaki etkiye çok benzeyen bir etki oluyor. Bizim yaptığımız deneylerde günlük 4 tane kapsül alınmasıyla gayet güzel bir koku verilebileceğini görmüş olduk. Bu ürün hiçbir zaman konvansiyonel parfümlerin yerine geçecek bir ürün değil. Beğeneni, beğenmeyeni olacak. Bizim ürünümüz daha farklı; vücudun kokmasının dışında hem de tuvaletlerinde güzel kokmasını amaçladık. İçerisinde sadece doğal gül var. Siz aslında bu ürünü kullandığınız zaman, yoğunlaştırılmış bir gül almış oluyorsunuz. Dolayısıyla gülün diğer etkileri olan antistres, antimikrobiyal gibi özellikleri de almış oluyorsunuz. Dini sebeplerden dolayı alkol içeren ürünler kullanmak istemeyen kişiler tarafından tercih edilebilir. Meraklılar tarafından tercih edilebilir. Ama parfüm sektörü ile yarışabilecek bir ürün değil. Başka bir ürün; başka amaçları ve hayalleri olan bir ürün. Yapısı da sadece iyi kokmak değil. Bunun dışında inflamasyonu, antbakteriyel özelliği gibi diğer hastalıklara çözüm olabilecek. Özellikle ağrı kesici özelliği destekleyebilecek bir ürün.
Elde ettikleri ürün için patent başvurusunda bulunduklarını da söyleyen Doç. Dr. Gedik, "Başvuru yapılmış olması bile buna benzer ürünler yapıldığı zaman patent hakkı olarak onlara bizleri çiğnememek için başvuru numarası almış olmak bile yeterli oluyor." dedi.