OSMANLI'NIN CİRİT AŞKI
Osmanlı İmparatoluğu'nun müsabaka şeklinde oynanan en yaygın spor dalı ciritti...
OSMANLININ DERBİSİ
Lahanacı Bamyacı günümüzün Fenerbahçe-Galatasaray-Beşiktaş rekabetine eşdeğer bir heyecan taşıyordu.
KAZANANA MÜKAFAAT VERİLİYORDU
Her iki takımın yaptığı karşılaşmalar zamanla kıran kırana rekabeti ortaya çıkardı. Öyle ki, karşılaşmalarda padişah ve saraylılar hazır bulunur, herkes bir takım tutardı. Ayrıca kazanan takıma da hatırı sayılır bir mükafaat verilirdi.
PEKİ BU GELENEK NEREDEN GELDİ?
Osmanlı İmparatorluğu'nun fetret döneminden sonra yeniden ayağa kaldıran Çelebi Mehmet'in Amasya'da valilik yaptığı 1413-1421 yılları arasında Suluova'da düzenlediği cündiler (biniciler) cirit müsabakası aynı zamanda yıllar sürecek bir rekabetin tohumlarını atacaktı. Çelebi Mehmet çekişme heyecanlı ve zevkli olsun diye dörtyüz atlıyı lahanasıyla ünlü Merzifonlularla, bamyasıyla ünlü Amasyalılardan seçmişti.
FATİH'LE REKABET KURUMSALLAŞTI
Fatih Sultan Mehmet, Çelebi Mehmet'in açtığı yoldan gidip İstanbul Topkapı Sarayı'ndaki gençlerin sportif yarışlarını takım müsabakası olarak sürdürünce rekabet kemikleşti.
LAHANACILAR YEŞİL, BAMYACILAR KIRMIZI
Fatih Sultan Mehmet İstanbul'u aldıktan ve Topkapı Sarayı inşa edildikten sonra İstanbul' a taşınan rekabette , takımların kendilerine ait renkleri ve bu renklerde üniformalar da bulunurdu. Lahanacılar yeşil pantolon, yeşil gömlek, yeşil bayrak; Bamyacılar ise; kırmızı pantolon, kırmızı gömlek, kırmızı bayrakla yarışırlardı.
3.SELİM'İN LAHANA ŞİİRİ BİLE VAR
Padişahlar içinde Sultan 3. Selim'in Lahanacı takımına taraftarlığının 'fanatiklik' düzeyinde olduğu da bilinir. Türk sanat musikisinde besteleri hala 'klasik' repertuarın seçkin örnekleri arasında anılan Selim Han'ın 'İlhami' mahlasıyla takımı için yazdığı bir şiir de var:
Kış mevsiminde çıkar ortaya lahana
Gerçi biçimce Keykavus'un topuzuna benzer
Can verir insana, çünkü taze gül yaprağıdır lahana
Dizilmez yüz bin, bir ipliğe bamya gibi,
Arslandır o, arabayla gezer sanki lahana
Hiçbir zevk ve mutluluk olmazmış onsuz
Olur mu, helva söyleşileri, olmazsa eğer lahana,
Lâyıktır ona, İlhâmî ne türlü övgüler yazsa
Lahanacım, Lahanacım, Lahanacım, Lahana.
SARAYIN BAHÇESİNDE İKİ ANIT
Osmanlı İmparatorluğu'nu uzun yıllar idare edildiği Topkapı Sarayı'nın Bâb-ı Hümayun (ilk kapı)'dan birinci bahçeye geçildiğinde, sağdan deniz yönüne doğru eski Gülhane Hastahanesi'ne inen yolun solunda, Cephane Meydanı denilen yerde iki sütun dikkati çeker. Bu sütunlardan soldaki Lahana sağdaki ise Bamya anıtıdır.
VALİDE SULTAN'IN KASR-I DİLKUŞASI
Yıldız Teknik Üniversitesi, Rektörlük binasının, ahşap olan ana giriş merdiveninin iki tarafında da yine lahana şeklinde trabzan başlıkları dikkat çekiyor. Sultan 2. Abdülhamid döneminde tâmirât ve tâdilât yapılarak kullanılan bu binâ, Sultan Abdülmecid'in 1842 de annesi Bezmiâlem Vâlide Sultan için yaptırdığı Kasr-ı Dilküşâ olduğu tahmin ediliyor.
EVLİYA ÇELEBİ'NİN DİŞİ KIRILMIŞ
Dönemin nefes kesen mücadelesinin cazibesine kapılan Evliya Çelebi, zayıf, narin ve çocuk yapılı bir bedene sahip olmasına rağmen, oldukça atik ve çevikmiş. İyi ata biner, iyi cirit atarmış. Meşhur Seyahatnamesi'nden okuduğumuza göre 1647 senesinde Seyit Ahmet Paşa ile oynadığı bir cirit esnâsında dört dişi kırılmıştır. Bu kırılan dişlerini Viyana'da yaptırdığını yazar.