Röportaj: Yasemin İLAN
TRT 1 ekranlarında ihtiyaç fazlası alışveriş yapılmaması gerektiğini ana fikir edinen Fazlası Zarar adlı yarışma programını sunan Ezgi Sertel, Akşam TV'ye özel açıklamalar yaptı. Lezzetin Haritası adlı programda yıllarca yöresel lezzetleri tanıtan Ezgi Sertel, o dönem iştahlı yemek yeme tarzıyla çok eleştirilmişti. 14 ay önce ikizleri Mert ve Tibet'i kucağına alan Ezgi Sertel, Fazlası Zarar adlı yarışma programıyla her gün ekranlara geliyor. Tutumlu biri olduğunu söyleyen Ezgi Sertel "Hayatımda hiçbir zaman kolay para kazanmadım, ilk projesiyle ünlü olan biri de değilim tırnaklarımla kazıyarak bir yerlere geldim. Para kazanmanın zorluğunu bildiğim için savurgan hareket etmem. 30 bin liralık bir çantayı alıp koluma taktığımda mutlu olacak biri değilim. O kadar pahalı zevklerinin olması içi kolay para kazanıyor olmanız lazım. Şu anda yaptığım iş de benimle örtüşüyor, her zaman gelir gider hesabı yapan geleceğini düşünen biri oldum. Bana anne babamdan yalılar da kalmadı. Her zaman akıllı davranmam gerekti" dedi.
GÖSTERİŞ MERAKI PSİKOLOJİK BİR SORUN
Ezgi Sertel, "Kolay kazanılan paraların rahatça savurduğunu düşünüyorum. Pahalı zevkleri olanlar 'Var olmak, ben de varım demek, dikkat çekmek adına ya da konuşulmak için' bunu yapıyor aslında. Benim için hiçbir zaman uçuk zaaflarım olmadı. Savuracak param yok benim. Gösteriş meraklısı olan insanların varlığıyla ilgili şüphesi olduğunu düşünüyorum. "Bende varım" demek, dikkat çekmek için çabalıyorlar. Gösteriş insanların varlığını ispat etme çabasıdır. Neticede bir zayıflık olduğunu düşünüyorum. İnsanın kendini iyi hissetmesi için ya da var olduğunu ispatlaması için alışveriş yapmasına gerek yok. Bir insanla konuştuğun zaman gerçekten var mı yok mu anlarsınız? O insanın duruşuyla anlarsınız" diye konuştu.
FENOMENLERİN ÖZEL HAYATI MERAK EDİLİYOR, ROL YETENEKLERİ DEĞİL
Sosyal medyada video çekerek kısa sürede ünlü olmayı başaran isimleri sorduğumuz Ezgi Sertel şunları anlattı: Takipçi sayısına bakılarak bir kişiye rol ya da program sunuculuğu vermek büyük hata. Geçtiğimiz günlerde İpek Tuzcuoğlu'nun açıklaması çok konuşulmuştu. Ben bunu yapımcı bir arkadaşımdan da duydum 'Takipçisi çok olanlara rol veriyoruz' dedi. Fakat 2 milyon takipçisi olduğu için program verilen birinin başarısız olduğuna da tanık olduk. Başarısızlığın nedeni şu; sosyal medya kullanıcıları o isimlerin özel hayatını merak ediyor, evini, yaşantısını varsa çocuklarını, ne yer ne içer onu görmek istiyor ve takip ediyor. Fakat aynı kişi bir dizide rol aldığında ya da program sunduğunda izlenmiyor. Çünkü o milyonlarca takipçi kişinin hayatına ilgi duyan bir kitle, ekranda bir dizinin içinde gördüğünde çok da umurlarında olmuyor. Televizyon çok farklı bir mecra, sosyal medyayla bir tutmamak gerekiyor.
TEK PROJEYLE BAŞARILI OLUNMAZ
Bir de başarının sürdürülebilir ve istikrarlı olması önemli. Tek projede başarılı olup sonrasında kaybolanlar da var, bence başarılı diyebilmemiz için bir çok projede tutunmuş, sevilmiş olması gerekir. Projeni yanı sıra zeka da çok önemli. Akıllı olmak gerekiyor. Gelen her teklife atlamak, orada da olayım burada da olayım diyerek ekranda görünme açlığı kişiyi başarısızlığa sürükler. Bir süre sonra yok oluyorlar hatırlamıyoruz.
YOLDA GÖRSE FOTOĞRAF İSTER, INSTAGRAMDA HAKARET EDİYOR
'Sosyal medyada yapılan olumsuz yorumlara kafayı takar, üzülür müsünüz?' sorusuna karşılık Ezgi Sertel şu cevabı verdi: "Samimiyetle saygı çerçevesinde yapılan tüm eleştirileri dikkate alıyorum. Fakat kıskançlık, haset içeren çirkin üslup varsa tabii ki ciddiye almıyorum. Üzüldüğüm nokta, böyle insanların olması, insanların başka insanlar üzerinden kendini iyi hissetmek için gerçekten bu kadar zayıf olmalarına anlam veremiyorum. Hamilelikte yapılan yorumları açıkçası kafama takmıştım ama hamilelik döneminde ben ben değildim. O Ezgi hormonlar tarafından yönetilen bir Ezgi'ydi. Eleştiriler yapılmıştı, dalgalar da geçirmişti ama alay etmek dalga geçmek, o insanların duygusal gelişiminin olmadığını gösterir. Çok ciddiye alınacak insanlar değildir zaten. Bana orada hakaret içerikli mesajlar yazıyorlar. Yolda görse belki durdurup fotoğraf çekilmek isteyecek ama sosyal medyada olumsuz cümleler kurduğu zaman kendini önemsenmiş ve güçlü hissediyor. Orada kendisinin ciddiye alındığını düşünüyor. Gerçekten çirkin yorumlar sahibine ait. Ünlülerin mutsuzluğundan beslenenler, mutlu olanlar var, bize olumsuz yorumlar yapıp canımızı yakmak isteyen sayısı çok. Kıskanıyorlar bence."
İKİZLERİN GELECEĞİ İÇİN ONLARI EKRANA ÇIKARACAĞIM
İkiz annesi olmanın verdiği mutluluğu sadece ikiz annelerinin anlayabileceğini söyleyen Ezgi Sertel, "İki bebek birden ikisi aynı anda ağlıyor. İkisinin aynı isteği var. İkisine birden yetişebilmek duygusu, tabii kaygılarınız oluyor. Ne yapacağım diyorsunuz şaşkınlıklarınız oluyor ama gerçekten annelik öyle bir şey ki. Koruyorsunuz, konuşuyorsunuz sanki daha önce bir tane çocuk doğurmuş bakmış gibi olabiliyorsunuz. Aslında çok küçüktü. Benim kucağıma verdiklerinde bir kilo 900 gram da ufacık başkasının çocuğunu tutamazsın ama kendi çocuğunuzu gerçekten onun kalp atışını göğsünüzde hissettiğiniz zaman evet bu benim artık ve ben onun için varım. Bundan sonra bütün eksiklerimi gidereceğim duygusu zaten size yükleniyor. Allah tarafından onun için eve geldiğim zaman da tabii düşürme korkum vardı ama öyle bir zaten kanatlarının altına alıyorsunuz ki. Hani loğusalık sendromu derler ya gerçekten zaman zaman böyle kaygılar yaşadım. 2 çocuk yetiştirmekle ikiz annesi olmak çok farklı. 2 tane aynı bebeği aynı anda bakmak çok zor. Bunu anlamak için gerçekten yaşamanız lazım. Kimse ikiz annesi ile ilgili bir kitap yazmamış, araştırma yayınlamamış. Yaşadığı sıkıntıları da insanlar paylaşmış. Ben bunu hamile olunca anladım ve onun için ben çok paylaşıyorum. Yani düşük yaptığımı da paylaşıyorum. Sütüm olmadığını da paylaşıyorum" dedi.
Ezgi Sertel 'Oğullarınız Mert ve Tibet'le birlikte sizi ekranda görecek miyiz' sorusuna karşılık şunları söyledi: "Reklam teklifleri geliyor, çok mutlu oluyorum aslında. Yani bana güvendikleri için aileme güvendikleri için bu beni çok mutlu ediyor. Güvendiğim bir marka inandığım bir marka olursa tabii ikizler ile beraber ailemle ekranda olmak isterim. Ama bunun için gerçekten hayatım boyunca evet ben o işi yaptım. Gururla söylüyorum, söylemeye de devam edeceğim dediğim bir marka olmalı. Yani bugünlerde çok popüler olan iyi bir marka olabilir ama aradan 20 yıl geçtikten sonra gerçekten ben şunun reklamında oynadım diye anılmak isterim. Yaptığımız her şey çocuklarım için, ileride benimle gurur duymalarını isterim. Onların geleceği adına yapılan güzel işler olacak bunlar."
Kurgu: Kerim Yıldırım / kerim.yildirim@turkmedya.com.tr