Film, Adnan Menderes hükümetinde bakan olarak görev yapan Tevfik İleri'nin darbe sonrası Yassıada'ya sürgün edilişiyle birlikte, Demokrat Parti ileri gelenlerinin (Başbakan Adnan Menderes dahil) düzmece mahkemelerde yargılanmalarını ve idama varan trajik sonlarını ele alıyor.
NEDEN TEVFİK İLERİ?
Etkileri bugüne kadar süren ve ictimai hayatımızın şekillenmesinde önemli icraatlara imza atmış bir isimdi İleri.
1950 seçimlerinde Demokrat Parti (DP) milletvekili olarak TBMM'ye girdi, uzun süre (Milli Eğitim dahil) çeşitli bakanlıklar yaptı.
1930 yılında kapatılan İmam Hatip Liseleri'nin yirmi yıl sonra yeniden açılmasına öncülük etti. İstanbul Yüksek İslam Enstitüsü'nü kurdu. Köy Enstitüleri'ni düzenleyerek öğretmen okullarıyla birleştirdi. Atatürk ve Orta Doğu Teknik üniversitelerinin açılışını gerçekleştirdi. İlk Boğaz Köprüsü projesi onun zamanında ihale seviyesine kadar geldi, ancak 60 ihtilali nedeniyle proje 10 yıl sonra gerçekleşebildi.
27 Mayıs 1960 darbesinin ardından Yassıada mahkemelerinde idama mahkûm edildi, ancak, cezası ömür boyu hapse çevrildi.
Kayseri bölge cezaevine yollanan İleri, hastalanması üzerine Ankara Hastanesine kaldırıldı ve 31 Aralık 1961 günü vefat etti.
İşte filmin merkezinde siyasi hayatımızın böylesine önemli bir aktörü var.
Darbe sonrası diğer DP'lilere reva görülen muamele ise yan hikayeler eşliğinde filmin bütünlüğüne katkı sağlıyor.
Böylece seyirci, 1960 ihtilali sonrasında, Yassıada'da yaşanan (adaletsiz ve vicdansız) uygulamalara tanıklık ediyor.
Daha yakın zamanda, 28 Şubat postmodern darbe sürecinde olduğu gibi, iftira ve yalan haberler (cuntadan gelen emirle) 27 Mayıs'ta da gazete manşetlerini işgal eder.
'Celal Bayar'ın kasasında beş milyon lira bulundu!'
'Tevfik İleri, çuvallar dolusu altınla kaçarken yakalandı.'
Dolayısıyla darbelerin anası sayılan 27 Mayıs'ı takip eden ithilallerin mantığında da benzer şeylerin yaşandığını söylemek mümkün. Matematik aynı... Ortaya çok büyük bir yalan at ve o yalanı defalarca tekrarla... Sonra otur ve o yalanı kitlelerin nasıl kucakladığını keyifle seyret!
Nevin Şahin'in senaryosunu yazdığı, Emir Khalilzadeh'in yönetmenliğini yaptığı '50 Kelimelik Mektuplar'ın başrollerinde Gizem Karaca ve İlker Kızmaz ile Tekin Temel, Derya Alabora ve İlhan Şeşen var.
Tekin Temel, Tevfik İleri rolünde çok başarılı ve gerçekçi bir perpormans sergiliyor. Aynı şekilde (kurmaca bir karakter olarak) Anayasa Mahkemesi Başkanı rolündeki Derya Alabora da, 'sert' oyunculuğuyla filmin dramatik terazisine ağırlığını koyuyor. Diğer oyuncular da ayrı ayrı başarılılar.
Zor bir konuyu bunca derli toplu biçimde beyazperdeye yansıtan yönetmen Khalilzadeh ve görüntü yönetmeni Ahmet Bayer'e de özel bir tebrik...
Adını, Yassıada tutuklularına sadece 50 kelime yazma hakkı verilen mektuplardan alan film, dramatik yapısı itibariyle oldukça etkili, bağırmayan, didaktik olmayan bir atmosferde geçiyor ki bu eserin en büyük başarılarından...
Yassıada, adaletin katledildiği, insanın tüylerini diken diken eden dramların yaşandığı bir adres olmasına rağmen, Türk sinemasının yüzleşmekten kaçındığı bakir bir konu.
Bu bakımdan 50 Kelimelik Mektuplar için bir ilk adım diyebiliriz.
Film, paralel biçimde, (ağırlık vermeden) Andan Menderes'in dramını, darbe sonrasında yaşananları, güdümlü mahkemelerin, medyanın ve akademisyenlerin trajik sonu hazırlamadaki katkılarını anlaşılır biçimde beyazperdeye yansıtıyor.
Genç bir avukatla bir gazetecinin birbirlerine olan ilgileri ve hukuk mücadelesiyle desteklenen hikayenin temelde eksik kalan tarafı ise şu: 27 Mayıs Darbesi neden yapıldı?
'Bu sıradan bir darbe değil, bu bir devrim', 'Kalemler kırıldı, mezarlar kazıldı' diye gürleyen darbeci zihniyet neye karşıydı ve neyi amaçlıyordu?
Evet düzmece mahkemelerde savcının öne sürdüklerinden anlıyoruz ki, İmam-Hatiplerin yeniden açılması bir sorun... Köy Enstitülerinin bir düzenlemeyle öğretmen okuluna dönüştürülmesi bir sorun... Ancak sadece bu mu?
Derya Alabora'nın oynadığı Anayasa Komisyonu Başkanı Belkıs Türkkan karakteri mesela... Neden darbecilerden daha darbeci bir tutum içinde?
Demokratların vatan hainliği ve idamla yargılanmalarını teklif ederek darbeci komutanları bile şaşkına çeviren, onlara akıl hocalığı yapıp idamların önünü açan bu 'darbeci aktör'ün motivasyonunun, Demokratlara düşmanlığının kaynağı nedir?
Başından kaybedilmiş bir dava için bu soruları deşmek, belki asıl hesaplaşmanın / yüzleşmenin önünü açabilirdi, ancak film, daha sakin bir limanda kalmayı tercih etmiş.
Yine de tüm bu yaşanan süreçlerden dersler çıkarmamızı sağlayacak, özellikle genç neslin izlemesinde bin bir fayda olan bir film, 50 Kelimelik Mektuplar.
Hatta 1950'den 2021'e üç kuşak izlese daha iyi...