Hatay sokaklarında dolaşırken öz be öz bir Antakyalı'ya sordum:
-Hatay'da yaşamanın en güzel yanı nedir?
Cevap şöyleydi:
-Birlikte yaşama kültürü... Farklı etnik yapılara rağmen birbirimizin dinine, diline, mezhebine, yaşam tarzına her zaman saygı duyduk. Zaman zaman bizi birbirimize düşürmek isteyenler olmuşsa da Hatay'ın yerleşik kültürü buna izin vermedi.
-Peki Hatay'da yaşamanın zor bir tarafı var mı?
-Biraz hayat pahalılığı arttı, özellikle şehre Suriye'den gelen göçle birlikte kiralar çok yükseldi.
Ünlü bir Amerikan gazetesinin 'dünyada görülmesi gereken 25 şehirden biri' olarak nitelediği Hatay'da idim geçen hafta.
14 farklı şehirden 40 civarında gazeteciyle birlikte Hatay'ın ilçelerini gezme, tarihi ve kültürel zenginliklerini keşfetme fırsatımız oldu.
Peşinen söyleyeyim; değil üç gün, üç ay bile gezilse, krallıklar şehrinin binyıllar boyunca biriktirdiği hazinelerini keşfetmeye yetmez.
İlk defa gittiğim Antakya sıcak ancak rüzgarı hiç eksik olmayan bir şehir.
Türkiye ortalamasının üzerinde bir rüzgar potansiyeline sahip olan Hatay'da pek çok rüzgar türbini gördüm.
Her bir ilçenin kendine göre öncelik verdiği bir uğraş alanı var.
Mesela bilge yazar Cemil Meriç'in memleketi Reyhanlı'da enfes göl manzarasına karşı düzenlenen sosyal tesisler, hemen yanı başında hazırlanan millet bahçesi, yöre halkının nefesleneceği güzel bir mekan olmuş.
Yayladağı ilçesinin çilek üretimi ve istihdam macerası ayrıca yazılmaya değer ancak şunu söyleyelim; ısrarlı çabalar sayesinde Yayladağı on yıldır çilek üretiminde iddialı bir yerde duruyor.
Altınözü ise zeytin üretimiyle yıldızı parlayan bir ilçe. 7 milyon zeytin ağacına ev sahipliği yapıyor. Belediye'nin yaptığı sosyal alanlar, seyir terası ve ters konak ilçeye kısa zamanda görülmemiş bir ziyaretçi akını sağlamış.
Mavi ve yeşilin kucaklaştığı Arsuz ise, yakın bölgelerden tatilcileri kendisine çeken şipşirin bir tatil beldesi olmuş ki, zannımca Doğu Akdeniz bölgesinin Bodrum'u olmaya aday... Özellikle Doğu ve Güneydoğu illerinden yazlıkçıları kendisine çekiyor. En kaliteli jumbo karidesler yine bu bölgeden çıkıyor. Ayrıca Türkiye'nin maydonoz ihtiyacının yüzde ellisi yine Arsuz'dan karşılanıyor.
Defne ilçesi ipek böceği yetiştiriciliği ve ipek dokumalarıyla, Payas ilçesi ise nefis bir Mimar Sinan eseri olan Sokullu Mehmet Paşa Külliyesi'ni yeniden ayağa kaldıran restorasyon çalışmalarıyla yıldızını parlatıyor.
Enerjisi yüksek bir şehir olma yolunda ilerleyen, damak çatlatan lezzetleri, doğal güzellikleri, tarihi mirasıyla adeta açık hava müzesini andıran bir Hatay ile karşılaştım.
Hatay'a yola çıkmadan önce sosyal çevremde küçük bir anket yapmıştım; Hatay hakkında ne biliyoruz diye...
Aldığım cevaplar:
-Künefe, zahter, katıklı ekmek, tepsi kebabı, baharatlı lor.
-Hatay'ın en güzel plajları Arsuz'da.
-Habib Neccar'a selam.
-Harbiye şelalerinde ruhun dinlensin.
-Efsane şehir. Her şeyi özel. Hatay Arkeoloji Müzesi muhteşem.
-Şehir efsane ancak tarihin üzerine beton ve çirkin binalar inşa etmişler.
-Çok sıcak, yanında mutlaka şapka ve güneş kremi götür.
-Fellah köftesi ve künefe yemeden gelme.
Evet, Hatay bunlarla güzel ancak fazlası var.
UNESCO Gastronomi Şehri unvanlı Hatay mutfağının 735 çeşit yemeği var.
Hristiyanlığın ilk mabedlerinden biri olan St. Pierre Kilisesi'ni ziyaret eden İseviler kendi inançlarına göre yarı hacı sayılıyor. O yüzden inanç turizmi açısından çok önemli bir bölge; alt yapı iyileştirmesi ve iyi bir reklam çalışmasıyla ziyaretçisinin eksik olmadığı bir yer haline gelebilir.
Hayat Arkeoloji Müzesi, alanında dünyanın en büyük ikinci (belki de birinci) büyük müzesi.
Yine bir otel inşaatı sırasında çıkan bir mozaik, dünyanın en büyük tek parça mozayiği olarak kayıtlara geçti.
Öte tarafta, Antakya'nın 638 yılında Müslüman Arapların eline geçtiği dönemde inşa edilen Habib-i Neccar Camisi bugünkü Türkiye sınırları içerisinde inşa edilen ilk cami olarak kabul görüyor.
Son Hitit Kralı Şuppiluliuma'dan, Büyük İskender'e, Perslerden Sasanilere, Bizans'tan Abbasilere, Selçuklu'dan, Memluklulara ve nihayetinde Osmanlı'ya kadar nice krallıklar, imparatorluklar görmüş, gerçek manada, bir 'kadim' şehir Hatay.
Ancak Hatay, tüm bu 'birinci derecede önemi haiz miras'ına rağmen işlenmeyi bekleyen bir mücevher gibi duruyor.
Bu muhteşem mirasa bir el değmeli ve kuyumcu titizliğiyle işleyip dünyaya sunmalı.
Bu el, merkezi idarenin eli kadar, yerel yönetimlerin ve Hatay'ın önde gelen işadamlarının katkılarıyla bir 'el birliği'ne dönüşürse sonuç almamak için bir neden göremiyorum.
Nitekim, Türkiye'nin önde gelen kıdemli işadamlarından Hatay Birlik Vakfı Başkanı İhsan Aydeğer gönüllü olarak kolları sıvamış. Yakın zamanda, Guinness Rekorlar Kitabına geçecek, dünyanın en uzun sofrasını Hatay'da kurmayı düşünüyor. Ayrıca Hatay'ın görsel, yazılı ve işitsel mirasını kayıtlara geçirecek bir arşiv çalışması da gündemlerinde...
Tüm gezi boyunca gazetecilere bizzat eşlik ederek, büyükşehir ve ilçe belediyeleriyle koordinasyonun sağlanmasında inanılmaz bir enerji sarf etti.
Aynı şekilde, İstanbul'daki kültür sanat ehli gazetecilerin yapamadığını Ankara'dan bir meslektaşımız İbrahim Gökdemir yaptı ve Kültür Sanat Muhabirleri Derneği çatısı altında onca gazeteci derleyip toparlayıp Kültür Sanat ve Turizm Buluşmalarını sağladı.
Bu buluşmalar, hem gidilen yerlerin yerel gazetecileriyle kaynaşmaya, hem de valilikler, belediye başkanları ve milletvekilleri nezdinde bir buluşmaya ve faydalı istişarelere vesile oluyor.
Dernek üyeleri yıl içinde Nevşehir, Diyarbakır, Aydın ve Hatay'ı gezip bu illerin kültürel ve tarihi potansiyelini haberlerinde, yorumlarında kamuoyuyla paylaşarak önemli bir tanıtım faaliyetinde bulundu.
Kültür ve Turizm Bakanlığı'nın katkılarıyla Kültür Sanat Muhabirleri Derneği'nce düzenlenen buluşmalara il ve ilçe belediyeleri de ev sahipliği yapıyor.
Velhasıl, şimdi Hatay'ın önünde önemli bir tanıtım fırsatı var; aralık ayına yetişmesi planlanan Expo 2021 Hatay...
Bu bağlamda çalışmalar hızla sürüyor, yerel yöneticiler Expo'nun Hatay'a büyük bir değer katacağını düşünüyor.
Hatay burada kendini hem yurt içi hem de yurt dışından gelen misafirlerine anlatma, tanıtma fırsatı bulacak.
Evet, Hatay künefesinin tadına doyum olmuyor ancak mesele künefeden öte.
Hatay gerçek manada bir ilgiyi ve yatırımı hak ediyor.
İlk kez gittiğim Hatay'ı el verdiğince tanımak bana iyi geldi.
İyi gelen bir şey daha varsa o da Anadolu'nun 14 ilinden bir araya gelen meslektaşlarımın heyecanına, enerjisine şahit olmaktı.
İyi ki kültür sanat gazetecileri (hala) var.
Kurgu: Kerim Yıldırım