Çok zengin ve mütedeyyin bir iş adamı, cemiyet dünyasına şirinlik yapmak için gökdelen binasının en üst katını resim galerisi olarak düzenlemiş, galerinin yöneticilerini de yine şirinlik olsun diye 'eski tüfek solculardan' seçmişti.
O eski tüfekler solcular da çarşıda ne kadar 'sofra arkadaşı' varsa toplamış, gövde gösterisi yapıyordu.
Açılışına davet edildiğim bu galeriye giderken, kalabalığın içinden bir solcu şairimizin sesi kulağıma doldu: Yahu biz Gezi'de bu adamları taşladık, gele gele geldiğimiz kapıya bak!
En son toplu şiirleri yayınlanan bu solcu şairimizin 'sofra' arkadaşlarından bir grup insan geçenlerde bir araya gelmiş, 'Türkiye'nin yaşayan en büyük şairi' olarak Hilmi Yavuz'u seçmişler!
Katılır ya da katılmazsınız, bir şey diyemem.
Ve fakat, 'Türkiye'nin yaşayan en büyük şairini' seçen jüriye baktım da, içlerinde gazeteci, reklamcı, piyanist, tiyatrocu, göbekli vakıf yöneticisi bile var. Edebiyatçı jürisinden çok, popüler kültür jürisi gibi... Bir Aleyna Tilki eksik!
'Hilmi Yavuz'dan iki kıta şiir oku desen' büyük ihtimal hatırlamayacak olanlar vardır içlerinde... Hatta en son ne zaman bir şiir kitabı okuduklarını bile anımsamazlar.
Normal şartlarda ciddiyetsiz, çöp sepetini boylayacak bir işgüzarlık der geçersiniz.
Lakin bu tür mafyatik edebiyat kanonunun racon kesmeleri zaman zaman nükseden kronik ve eski bir hastalık!
'Bizden olsun çamurdan olsun' hastalığı.
Şu var: Türkiye'de muhafazakar kesimin yazar çizerlerinin sol kesimin yazar çizerlerine gösterdiği müsamahanın, hoşgörünün, kucaklayıcılığın binde birini sol çevreler mütedeyyin kesimlere karşı göstermedi.
Yıllar yılı ne antolojilerine aldılar, ne jürilerine, ne edebiyat kanonlarına yanaşmasına izin verdiler.
Kapalı devre kendi mahallelerine çalıştılar.
Şair diyor ya 'İnsanlar hangi dünyaya kulak kesilmişse öbürüne sağır.'
İşte o hesap...
Örneğin, TÜYAP tarihinde tek bir mütedeyyin yazar, ilaç niyetine dahi olsun, 'Onur Yazarı' olarak ağırlanmamıştır.
Bir garabet eseri olarak yıllarca üç maymunu oynadı bu çevreler, en iyi bildikleri şey 'sükut suikasti'dir.
Peki Türkiye'nin yaşayan en büyük şairi kim?
Herkesin bir adayı olabilir elbette...
Kimisi İsmet Özel ve Sezai Karakoç ile aynı çağda yaşıyor olmaktan büyük mutluluk duyar, kimisi sırf 'sol'da olmadığı için İsmet Özel ve Sezai Karakoç'u yaşayan en büyük şair olarak hissetse bile görmezden gelir.
Geçen yüzyılın sonunda (yani 25 yıl evvel), şair Süleyman Çobanoğlu bir konuşmamızda 'İsmet Özel ancak gelecek yüzyılda anlaşılabilir' demişti.
Gelecek yüzyıl geldi, amma gerçi daha ilk çeyreğindeyiz.
Bizim 'popüler kültür' jürisi, 21. yüzyılın ilk çeyreğindeki akılla İsmet Özel'i, Sezai Karakoç'u ne kadar anlayabilir ki!
Daha 79 yılları daha var.
Görenler Süleyman'a söylesin; umudumuz 22. yüzyıl!