Cüneyt Arkın, 1963 yılında Artist dergisinin yarışmasında 1.liği kazandı ve sinemaya ilk adımını attı. Bu haberi alan arkadaşları “Başka işin yok muydu da artist oldun? Senden de artist olur mu?” sözleriyle Arkın’la alay etti. Üniversiteyi bitirip Eskişehir’e dönünce Halit Refiğ ile tanıştı. Refiğ, Gurbet Kuşları filmi için Arkın’a teklif götürdü. Arkın bu teklifi kabul etti ve sinema serüveni başladı. Bu filmdeki kavga sahnesi, kariyerindeki kırılma noktası oldu. Bu filmden sonra bir jön olarak romantik ve duygusal filmlerde rol alsa da Refiğ’in önerisiyle aksiyon filmlerine yöneldi.
Medrano Sirki’nde Rus kazakların atlarına baktı ve bunun karşılığında binicilik dersleri aldı. Cambazlardan parende atmasını öğrendi. Bu sirkte öğrendiklerini kendi de söylediği gibi Malkoçoğlu ve Battal Gazi filmlerinde uyguladı, Türk sinemasına daha önce hiç örneği olmayan bir tarz getirdi. Arkın, her tarzdan karakteri oynadı ama avantür filmlerin vazgeçilmez oyuncusuydu artık. Kendi ekibini kendi yetiştiriyor, tehlikeli sahneler çekiyor, kendi evinde kendi alet edevatıyla birlikte ekibiyle çalışıyordu. Sinemaya dinamizmi getiren jön, yoğun bir çalışma temposuyla 300’ü aşkın filmde rol aldı. Aksiyon sahnelerinde sakatlandı, ama bu sahneleri kendisi oynamaktan vazgeçmedi.
Şöhretinin zirvesinde, yurtdışında da tanınmaya başlayan Arkın, Avrupa’da John Arkın olarak biliniyordu. Ancak yabancı dilini geliştirmediği ve Türkiye’deki yeri ona yeterli geldiği için dünyaya açılamadı.
Dünyayı Kurtaran Adam, Malkoçoğlu, Battal Gazi Destanı, Süpermenler ve daha niceleri… Kimi zaman Arkın’ın filmlerindeki minik hatalarla dalga geçtik belki ama Türk Sinema tarihine yeni bir ekol getiren efsaneye ve filmlerine saygımız hep baki kaldı…