Eski Ramazanlarda olmazsa olmaz, Müslümanların yardımlaşmasıydı. Hatta öyle ki, Ramazan demek yardımlaşma demekti.
Osmanlı toplumundaki Müslüman kişiler örneğin, maddi olanaklarınca fakirlere yardım eder, zekât ve fitrelerini ihmal etmezlerdi.
Ramazan ayı dolayısıyla hayır ve hasenatta cömert davranırlardı
Haramdan uzak duran, iyilikte birbiriyle yarışan kişiler Ramazan ayının bereketini üzerlerinde toplarlardı.
Zenginler, mahalleleri dolaşarak mahalle bakkallarındaki “Zimem Defteri” denilen borç defterlerini satın alırlar, borçluların haberi olmadan borçlarını öderlerdi.
Kimi Müslümanlar hapishaneleri gezer borç için yatan mahkumları kurtarırdı
Kimisi ihtiyaçlarını ifşa etmekten utanan yoksullara dağıtmak üzere cami imamlarına para bırakır, kimisi ölmüşlerinin ruhlarına Kur’an-ı Kerim okunmak üzere vakıf tesis ederdi.
Kimisi borcunu ödeyememiş bir ölünün hesaplarını tasfiye ederek ruhunu rahat ettirmek üzere senetlerini tabutun içine koyardı.
Kimisi Allah’a ibadet için camiler yaptırırdı
Kimisi gençlerin dini ve dünyevi ilimleri tahsili için medreseler ve yolcularla hastalar ve deliler için hanlar, hastaneler ve tımarhaneler yaptırıp bunların her türlü ihtiyaç maddelerinin tenzîini temin ederdi
Osmanlı toplumunda zengin kişiler hayır ve hasenatını yaparken kimseyi rencide etmeden yapar, yoksullar da ihtiyacını görürken fazlasına heves etmezdi.
Her gün muntazam olarak fakir ve fukaraya yemek dağıtan, her türlü ihtiyaçlarını temin eden vakıfların yanında bir de camilerin ve bazı vakıf binalarının belirli yerlerinde, pencere altlarında, duvar kenarlarında keselikler bulunurdu.
Bizzat hayır sahibi bu keseye para koyar ihtiyaç sahibi de kimin koyduğunu bilmeden alırdı.
Para konularak hayır yapılan bu keseliklerden başka bir de “Sadaka Taşları” vardı
Sadaka taşları genelde cami avlularında, bazı tekkelerin bahçelerinde vakıf binalarında ve fakir semtlerinde olurdu.
Bu taşlar büyük ve baş kısımları oyuk olurdu. Bu oyuklara zengin ve hayır sahipleri kimsenin göremeyeceği zamanlarda, ya sabah çok erken saatte, ya da akşam karanlığında bir miktar para bırakırdı.
Ramazanda en büyük yardım denilebilecek hatta birlik, beraberlik ve kardeşliği arttıracak en büyük yerlerden biri olan yer iftar çadırlarıydı
Devlet, mübârek Ramazan ayında İstanbul halkının buğday, un, et, yağ, pirinç, kahve gibi iâşesi konusunda sıkıntı çekmemeleri için Ramazan ayı gelmeden önce tedbirler almaya başlardı
İhtiyaç duyulan tüketim maddelerinin Ramazan ayı gelmeden önce temin ederdi
Devlet ricali kendi ikametgâhlarında iftar davetleri verirlerdi.
Ramazan ayı boyunca konakların kapısı herkese açık olurdu. Ramazan-ı Şerif geldiğinde çarşı ve pazarlar hareketlenirdi. Fakat işin bir de halkın huzuru kaçıran bir tarafı vardı. O da fırsatçı esnaftı.
Bazı esnaf Ramazan ayının gelmesini fırsat görerek fiyatları artırırdı
Oysa bu mübarek günlerde yapılacak en güzel şeylerden biri insanların maddeten ve manen rahat bir Ramazan ayı geçirmelerini sağlamaktı.